MAARİF’İN GETİRECEKLERİ

Geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini ve bu dölle şekillenen ders öğretim programının tanıtı seminerini değerli öğretmenlerimize gerçekleştirdim. Bu modeli anlatırken neden ihtiyaç duyulduğunu, ders içeriklerinin neden düzenlendiği gibi sorular aklıma geldi. Bende bu soruların vermiş olduğu kıvılcımla bu haftaki köşe yazıma TYMM hakkında düşüncelerimi yazmak istedim.    

Dünyanın değişim hızı artık ölçülemez bir boyuta ulaşmıştır. Dijitalleşme, yapay zekâ, küresel krizler ve sosyal değişimler, yalnızca teknolojiyi değil insanı da yeniden tanımlıyor. İşte tam da bu dönemde, Türkiye olarak nasıl bir gelecek tahayyül ettiğimiz sorusu karşımıza çıkıyor. Cevabım Türkiye yüzyılı. Bu yürüyüşün en önemli unsurlarından biri de hiç şüphesiz eğitimdir. Çünkü tarih boyunca bütün büyük dönüşümlerin temelinde eğitim vardır. Tamda bu sırada Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli devreye giriyor. Kökleri yerli ve milli değerlerde, dalları ise çağın gereklerine uzanan güçlü bir dönüşüm hamlesidir. Bu modelin merkezinde sadece bilgi yüklemesi değil, çok boyutlu, anlamlı, ahlaklı ve beceri temelli bir insan inşası vardır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, eğitimde şekli değil özü değiştiren bir paradigma sunuyor. Bu model sadece müfredat değişikliği değil; bir anlayış, bir felsefe, bir yön tayini olarak karşımıza çıkıyor. Bu yön, insanı merkeze alıyor; yalnızca bilen değil, düşünen, hisseden, üreten, sorumluluk alan ve değerleriyle yaşayan bireyler yetiştirmeyi hedefliyor. Kısacası bilgi artık her yerde; esas mesele, bilgiyi doğru kullanan, çözüm üreten, vicdanıyla düşünen bireylerin artmasıdır.

Maarif Model’inin ana becerilerinden olan; düşünme, tekonoloji, üretim, sosyal-duygusal, estetik, kültür, vatandaşlık, öğrenme gibi beceriler öğrencinin sadece akademik yönünü değil, insanî yönünü de geliştirmeyi hedeflemektedir. Bugüne kadar bireyi sadece sınavlara hazırlayan eğitim anlayışı, bu modelle birlikte bireyi hayata hazırlayan bir felsefeye doğru gidiyor. Artık çocuklarımız sadece problem çözen değil; problem gören, sorgulayan, merak eden, sanatı hisseden, değerleri içselleştiren bireyler olarak yetişmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm eğitim paydaşlarıyla beraber bu modeli hayata geçirebilirsek huzurlu insan olunmasını sağlamış oluruz. Huzurlu insan demek huzurlu aile ve toplum demektir, huzurlu aile ve toplumda yaşanabilir çevrenin oluşmasına vesile olacaktır.

Bu noktada altını çizmek istediğim çok önemli bir gerçeklik var; bugün huzurlu toplumun oluşmasında engel olan en büyük nedenlerden biri ne yazık ki bilgiye sahip olmayı üstünlük aracı haline getiren kibirli ve egolu bireylerdir. Bu kişiler, empati özürlü bireyler olarak ortak aklı bastırır, iş birliğini bozar ve öğrenme ortamlarını rekabet alanına dönüştürürler. Oysa Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; her bireyin biricik olduğunu, öğrenmenin birlikte mümkün olduğunu, tevazunun ve empatik düşüncenin insan olmanın temel şartı olduğunu vurgulamaktadır.  Bu anlayışla yetişen bir nesil, sahip olduğu bilgi ve beceriyi insanlık için bir sorumluluk olarak görür ve “ben bilirim” değil “birlikte başarabiliriz” diyen bir kültürü yeşermesine vesile olacaktır. Birkaç yıl sonra bu modelin meyveleri inşallah ego değil empatiyi, üstünlük değil dayanışmayı, yarış değil paylaşmayı ön planda tutulmasına neden olacaktır.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ayrıca yerli ve milli değerleri, evrensel insanlık ilkeleriyle buluşturmakta olup yalnızca pedagojik değil, kültürel bir projedir.  Çünkü birey ne kadar çok bilgiye sahip olursa olsun, değer temelli bir eğitimle desteklenmiyorsa, sahip olduğu güç hem kendine hem topluma zarar verebilir. Bu noktada sadece öğretmek değil, terbiye etmeyi; sadece ezberletmek değil, inşa etmeyi; sadece birey yetiştirmek değil, insan yetiştirmeyi önemseyen bireyler olmalıyız.

Türkiye Yüzyılı Maarif Model’inin bir diğer güçlü yönü de öğrenmeyi hayat boyu süren bir yolculuk olarak görmesidir. Öğrenci artık “öğretilen” değil, “öğrenmeyi öğrenen” bir aktif bir özne hâline getirir. Öğretmen ise sadece bilgi aktaran değil, rehberlik eden, ilham veren, birlikte yürüyen bir rehberdir. Bu bakış açısıyla hem öğrencinin öğrenme sürecine katılımı artar hem de onun kişisel gelişimi derinleşir. Böylece okul, sadece ders okutulan, çalışılan bir yer değil; hayatın ta kendisinin olduğu ortamlara dönüşür. Bu model, yalnızca sınıf içinde kalmamalı, topluma, iş hayatına, kültürel yaşama kadar etkileri olmalıdır diyorum. Maarif Modeli’yle yetişen bir nesil; düşünme becerisiyle sorunları analiz eder, dijital becerileriyle geleceği inşa eder, sosyal-duygusal zekâsıyla çatışmaları çözer, estetik duyarlılığıyla hayatı güzelleştirir, kültürel mirasını bilir, vatandaşlık bilinciyle sorumluluk alır ve öğrenmeyi yaşam boyu sürdürür.

Türkiye Yüzyıl’ının mimarları, bugün sınıflarda kalem tutan o küçük ellerdir. Onlara sunulan Maarif Modeli ise sadece bir müfredat değil, insanı merkeze alan, ruhu olan bir eğitim felsefesidir. Geleceğin bilim insanları, sanatçıları, liderleri ve vicdanlı yurttaşları bu anlayışla büyüdükçe; Türkiye sadece çağı yakalamakla kalmayacak, kendi çağını inşa edecektir. Ve işte o zaman, maarifin taşıdığı anlam tam karşılığını bulacaktır. Maarif Modeli, Türkiye’nin geleceğine köprü kurarak hem aklı hem kalbi terbiye eden bir modeldir. Unutulmamalıdır ki; medeniyet, insanla başlar.

Fethi Ahmet ÖNER

Eğitimci & Yazar

Related posts

One Thought to “MAARİF’İN GETİRECEKLERİ”

  1. Mesut Hekimhan

    Kaleminize sağlık. Teşekkürler. Maalesef millî kültür ögelerinin dışına çıkılan müfredatlar ile gelecek nesillerin doğru bir şekilde yetiştirilmesi mümkün olmayacak.

Leave a Comment